AĞRI ŞEHİR TARİHİ
Orta Asya’dan gelen kavimlerin Anadolu’ya girişleri sırasında Ağrı bir geçiş oluşturmuş, dolayısıyla birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Ancak bu medeniyetler Ağrı’yı bir giriş kapısı olarak gördüklerinden burada çok köklü bir uygarlık oluşturamamışlardır. Bölgede egemenlik kurdukları sanılan Hititler’in güçlerini yitirmeleri üzerine, M.Ö.1340-M.Ö.1200 tarihleri arasında Hurriler bölgeye yerleşmişlerdir. Hurriler krallık merkezi olan Urfa’dan uzak olan Ağrı’yı ellerinde tutamamışlardır. Bölgede en köklü uygarlığı Urartular oluşturmuştur. Urartu’nun Van Gölü’nün kuzey ve kuzeydoğusundaki ülkeler üzerine, Kral İspuini (M.Ö.825-M.Ö.810) döneminde seferler başlamış, Kral Menua (M.Ö.810-M.Ö.786) döneminde bu akınlar daha da ağırlık kazanmıştır. Kuzeye ve kuzeydoğuya giden yollar üzerinde inşa edilen kaleler, buraya yapılan seferlerin önceden planlandığını göstermektedir. Ağrı Dağı’nın yamaçlarında, Karakoyunlu ve Taşburun köylerinin arasında ele geçen bir Urartu yazıtı Kral Menua’nın bu bölgedeki egemenliğinin kesin kanıtıdır. M.Ö.712 yıllarında Kızılırmak boylarına kadar uzanan Kimmerler, Ağrı’da geçici de olsa bir hâkimiyet kurmuşlardır. Medler (M.Ö.708-M.Ö.555) Asur Devleti’nin yıkılması ile birlikte bir yayılma sürecine girmiş, bunun sonucu olarak da Ağrı ve çevresini topraklarına katmışlardır. Medler’in yıkılması ile birlikte Persler; Büyük İskender’in Pers Kralı III.Darius’u (M.Ö.331) yenerek Anadolu’yu ele geçirdiği zamana kadar yaklaşık iki yüzyıl boyunca bölgede yaşamışlardır. Büyük İskender’in ölümü üzerine oluşan boşluktan faydalanan Ermeniler bölgeyi ele geçirmişlerdir. Doğu Anadolu’ya gelip yerleşen ilk Türk topluluğu M.Ö. 680 yılında bölgeye gelen Sakalardır. Murat Nehri ve Doğubayazıt çevrelerine kısa sürede yerleşmişlerdir. Daha sonraları Arsaklılar ve Artaksıyaslı Krallığı, Ağrı ve çevresine hakim olmuştur. Bölge, Hz. Osman zamanında İslam orduları tarafından fethedilmiştir. 872 yılına kadar Abbasilerin kontrolü altında kalan Ağrı, daha sonra Bizans’ın egemenliğine geçmiştir. 1071 Malazgirt Savaşı sonrası bölgeye Türk boyları gelmeye başlamıştır. Ağrı, yüz yıla yakın bir süre Sökmenli Devleti’nin sınırları içine girmiştir. 1027-1225 yılları arasında Ani Atabekleri, 1239’da Cengizliler, 1256-1358 yılları arasında İlhanlılar ve Celayirliler Ağrı’da hüküm sürmüşlerdir. İlhanlılar bazen kurultaylarını Ağrı Dağı’nda yapmış, Anadolu ve İran’ı buradan yönetmişlerdir. 1393’de Moğol Hakanı Aksak Timur, Ağrı bölgesini ele geçirmiştir. 1405-1468 tarihleri arasında Ağrı, Karakoyunlu toprakları içinde yer almış, Karakoyunlular yıkılınca bölge Akkoyunlular’ın egemenliğine geçmiştir. Ağrı, Çaldıran Savaşı sonrasında ise Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde Şorbulak olarak anılan ilin adı, Ermeniler zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir. Kazım Karabekir Paşa zamanında Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse diye adlandırılmıştır. Nuh Tufanı ile ilgisinden dolayı Tevrat’ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılması dolayısıyla Ağrı’ya Batılılar tarafından Ararat da denilmektedir. 1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il merkezi olmuştur. 5.137 m yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı’ndan dolayı il Ağrı adını almıştır. AĞRI'DA GEZİLECEK YERLER
Tür: Manzara-Gezi
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Balık Gölü Taşlıçay ilçesine 26 km, Doğubayazıt ilçesine 60 km. mesafede olup iki ilçe sınırları içerisinde kalmaktadır. Denizden yüksekliği 2241 m. Olup Türkiye’nin en yüksek rakımlı göllerinden biridir. Çevresindeki dağlardan gelen küçük dereler, kıyısındaki pınarlar ve yeraltı sularıyla beslenen en derin yeri 37 m. olan bir lav seti gölüdür. Göl içme suyu ve kullanma suyu koruma sahası statüsünde olup yakınındaki yerleşim birimleri için içme suyu sağlamaktadır. Çevresindeki dağlardan gelen küçük dereler, kıyısındaki pınarlar ve yer altı suyu ile beslendiğinden akış durumu ve sürekliliği ile ilgili veriler tespit edilememiştir. Yakın çevresinde tarım alanları ve otlaklar bulunur.
Türkiye’nin önemli kuş alanlarından biridir. Gölün üzerindeki 0.15 hektar alana sahip bir adada kuluçkaya yatan Kadife Ördek popülasyonu ile önemli kuş alanı statüsü kazanmıştır. Bölgedeki asıl ünü yetiştirdiği kırmızı benekli alabalıktan kaynaklanır. Göl çevresinde yaşayan başlıca hayvan türleri şunlardır; Kartal, Şahin, Keklik, Yabani Tavşan, Tilki, Kurt, Yaban Ördeği, Martı, Bıldırcın ve Çulluk'tur.
Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Tür: Saray
Turizm Çeşidi: Kültür Turizmi
Açıklama: Doğubayazıt’ ın 7 km. güney doğusunda, Eski Beyazıt’a ve ovaya hakim yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş, pek çok bölümleri olan komple bir saraydır. Birinci Dünya harbine kadar Bayazıt Sancağı bu saraydan yönetildi. Sarayın yapımı 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanılmış, aynı soydan gelen Küçük İshak Paşa zamanında 1784’ te (99 yılda) tamamlanmıştır. Mimarı, Ahıskalı ustalardır.
Saray 115X50 m. boyutlarında, tesviye edilmiş, Karaburun tepesi üzerine terası, iki avlu ile bu avluları çevreleyen çeşitli yapı topluluğundan meydana gelmektedir. Doğu-Batı yönünde yaklaşık 7.600 m. karelik bir alan üzerine oturtulmuştur. Bazı kısımları tek, bazı kısımları iki, bodrum dahil bazı kısımları üç katlı olarak yapılmıştır. Bir saray için gerekli tüm bölümler (harem, harem odaları, aşevi, hamam, toplantı salonları, eğlence yerleri, mahkeme salonu, camii, çeşitli hizmet odaları, oturma odaları, uşak ve seyis odaları, muhafız koğuşları, cezaevi, erzak depoları, cephanelik, tavlalar, bodrum katlarında çeşitli hizmet odaları vb.) vardır. Her odada ocak, dolap yerleri vb. görülmektedir. Sarayın girişi, savunması en zor olan doğu cephesindedir. Anıtsal taçkapı, avlulara çıkan diğer kapılar gibi, kabartma, süsleme ve zengin bitki motifleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini taşır. Saray, tarih ve sanat tarihi yönünden essiz bir değere sahiptir. Bu bey kalesi, Avrupa’ daki şato tipi yapıların ülkemizde rastlanmayan en iyi örneğidir.
Sarayın cami dışındaki bölümlerin çoğu yıkılmış, harap olmuş, tavanları sökülmüştür. Son yıllarda biraz onarılmış, restore edilmiştir. Camii, saray kompleksinin en sağlam kalan yeridir. Her halde burası, dini bir korkuyla tahrip edilmemiştir. Tek kubbeli camii, iki ayrı renk taşla örülmüş minaresiyle saraya ilginç bir görünüm kazandırmaktadır. Camiinin kıble duvarının dışındaki türbe geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiş olup, muhtemel Abdi Çolak Paşa ile İshak Paşa ve yakınları için yapılmıştır.
Sarayın(Selamlık) kuzey cephesinde dışa sarkan dört ahşap konsolda üstte kanatlı ejder, onun altında aslan, en altta insan figürleri yer almaktadır ki, çok ilginç ve sanatkaranedir.
Sarayda klasik Osmanlı mimarisinden farklı üslup ve benzeme şekilleri dikkati çeker. Türk saray geleneği ve mimarisinin ana prensiplerine uyulmuştur. Yapı birkaç aşamalıdır ve güzellikle azameti yansıtır. Saray iştihamı, yaptıran paşanın çevreye ve Merkezi Devlet’e karşı gücünü göstermek istediği anlaşılmaktadır.
Taş duvarların içinde görülen boşluktur, sarayın kalorifer tesisatı andıran merkezi ısıtma sistemiyle ısıtıldığını göstermektedir.
Yapımı bir çok efsane ve hikayeye konu olan İshak paşa sarayı; Osmanlı döneminde Ağrı’ da yapılan en büyük ve en önemli mimari eserdir. İshak Paşa Sarayı, geleneksel Türk mimari karakterinde ve Selçuklu mimarisi biçiminde bir yapıdır. Bu yapılar topluluğunda Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin öğeleri yanında, Avrupa sanatının Barok üslubunun etkileri de görülmektedir. Zamanın en modern ve ileri anlayışı ile yapılmış olup, genel hatlarıyla Türk kültürünün özelliklerini taşır.
İshak Paşa Sarayı Mezarlığı ve Mezarlığılık Mescidi
Tür: Türbe
Turizm Çeşidi: İnanç Turizmi
Açıklama: Mezarlık iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm mezarlık mescidine bitişik konumda olup kuzeyden güneye doğru hafif genişleyen yamuk dikdörtgen biçimindedir. 33.30x14.30 m. ebatlarındaki bu bölümün etrafını basit moloz taşlardan örülü bir duvar çevrelemektedir. Güney duvarı yamaca dayandığı için zeminden yukarı doğru yükseltilmiş ve ikinci bölümün kuzey duvarına da zemin oluşturulmuştur. Mezarlığın doğu duvarı boyunca uzanan yolun açılması sırasında bu bölümdeki duvar yıkılmış, yıkıntılar ve hafriyat mezarlığa dökülmüş ve bir çok mezar toprak altında kalmıştır. Yapılan kazılarla doğu duvarının temeline inilerek duvar dokusu ortaya çıkarılmıştır. Hafriyat temizlenerek doğu bölümde yer alan mezarlar gün ışığına çıkarılmıştır. Yer yer yıkık olan batı duvarın ortalarından, mescide yakın bir yerden açılan bir açıklıkla geçilen mezarlıkta bulunan mezarların çoğu saray hanedanı veya hanedana yakın nüfuzlu kişilere ait olmalıdır. Yapılan kazı ile ikinci bölüme ait doğu duvarının temel seviyesine inilerek duvar dokusu ortaya çıkarılmıştır. Buradaki kazı çalışmaları sırasında saraya ait su yolunun künklerine rastlanmıştır. Birinci bölümün güneyinde yer alan ikinci bölüm 31.00x14.00 m. ölçülerinde olup kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir yapıya sahiptir. Bu bölümün zemini birinci bölümden yaklaşık olarak 2.50 m. yüksekte bulunmaktadır. Doğu ve kuzey yönleri yaklaşık 70 cm. kalınlığındaki duvar ile çevrili olan bu bölümün güney ve batısı kayalıklarla sınırlandırılmıştır. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Orta Asya’dan gelen kavimlerin Anadolu’ya girişleri sırasında Ağrı bir geçiş oluşturmuş, dolayısıyla birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Ancak bu medeniyetler Ağrı’yı bir giriş kapısı olarak gördüklerinden burada çok köklü bir uygarlık oluşturamamışlardır. Bölgede egemenlik kurdukları sanılan Hititler’in güçlerini yitirmeleri üzerine, M.Ö.1340-M.Ö.1200 tarihleri arasında Hurriler bölgeye yerleşmişlerdir. Hurriler krallık merkezi olan Urfa’dan uzak olan Ağrı’yı ellerinde tutamamışlardır. Bölgede en köklü uygarlığı Urartular oluşturmuştur. Urartu’nun Van Gölü’nün kuzey ve kuzeydoğusundaki ülkeler üzerine, Kral İspuini (M.Ö.825-M.Ö.810) döneminde seferler başlamış, Kral Menua (M.Ö.810-M.Ö.786) döneminde bu akınlar daha da ağırlık kazanmıştır. Kuzeye ve kuzeydoğuya giden yollar üzerinde inşa edilen kaleler, buraya yapılan seferlerin önceden planlandığını göstermektedir. Ağrı Dağı’nın yamaçlarında, Karakoyunlu ve Taşburun köylerinin arasında ele geçen bir Urartu yazıtı Kral Menua’nın bu bölgedeki egemenliğinin kesin kanıtıdır. M.Ö.712 yıllarında Kızılırmak boylarına kadar uzanan Kimmerler, Ağrı’da geçici de olsa bir hâkimiyet kurmuşlardır. Medler (M.Ö.708-M.Ö.555) Asur Devleti’nin yıkılması ile birlikte bir yayılma sürecine girmiş, bunun sonucu olarak da Ağrı ve çevresini topraklarına katmışlardır. Medler’in yıkılması ile birlikte Persler; Büyük İskender’in Pers Kralı III.Darius’u (M.Ö.331) yenerek Anadolu’yu ele geçirdiği zamana kadar yaklaşık iki yüzyıl boyunca bölgede yaşamışlardır. Büyük İskender’in ölümü üzerine oluşan boşluktan faydalanan Ermeniler bölgeyi ele geçirmişlerdir. Doğu Anadolu’ya gelip yerleşen ilk Türk topluluğu M.Ö. 680 yılında bölgeye gelen Sakalardır. Murat Nehri ve Doğubayazıt çevrelerine kısa sürede yerleşmişlerdir. Daha sonraları Arsaklılar ve Artaksıyaslı Krallığı, Ağrı ve çevresine hakim olmuştur. Bölge, Hz. Osman zamanında İslam orduları tarafından fethedilmiştir. 872 yılına kadar Abbasilerin kontrolü altında kalan Ağrı, daha sonra Bizans’ın egemenliğine geçmiştir. 1071 Malazgirt Savaşı sonrası bölgeye Türk boyları gelmeye başlamıştır. Ağrı, yüz yıla yakın bir süre Sökmenli Devleti’nin sınırları içine girmiştir. 1027-1225 yılları arasında Ani Atabekleri, 1239’da Cengizliler, 1256-1358 yılları arasında İlhanlılar ve Celayirliler Ağrı’da hüküm sürmüşlerdir. İlhanlılar bazen kurultaylarını Ağrı Dağı’nda yapmış, Anadolu ve İran’ı buradan yönetmişlerdir. 1393’de Moğol Hakanı Aksak Timur, Ağrı bölgesini ele geçirmiştir. 1405-1468 tarihleri arasında Ağrı, Karakoyunlu toprakları içinde yer almış, Karakoyunlular yıkılınca bölge Akkoyunlular’ın egemenliğine geçmiştir. Ağrı, Çaldıran Savaşı sonrasında ise Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde Şorbulak olarak anılan ilin adı, Ermeniler zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir. Kazım Karabekir Paşa zamanında Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse diye adlandırılmıştır. Nuh Tufanı ile ilgisinden dolayı Tevrat’ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılması dolayısıyla Ağrı’ya Batılılar tarafından Ararat da denilmektedir. 1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il merkezi olmuştur. 5.137 m yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı’ndan dolayı il Ağrı adını almıştır. AĞRI'DA GEZİLECEK YERLER
Hamur Kümbeti
Tür: Türbe
Turizm Çeşidi: İnanç Turizmi
Açıklama: Osmanlı türbe mimarisinin en ilginç yapılarından birisi olan Hamur Kümbeti, ilçe merkezinin kuzey-doğusunda, ilçenin kurulduğu vadiye hakim durumda bulunan mezarlığın ortasında yer almaktadır. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, ilçenin eski yerlilerinden Abdullah Aziz KAYA, Bayezid’deki sarayın banisi olan II. İshak Paşa’nın torunlarından Mir İbrahim Paşa’nın türbeyi çok sevdiği ölen çocukları için yaptırdığını belirtir.
Kümbetin yapım tarihi ile ilgili giriş kapısı üzerinde yer alan kartuşlar içine alınmış sekiz satırlık kitabe sonradan tahrip edilmiştir. Kitabenin alt kısmında sene ibaresi okunmakta üzerindeki tarihi belirten rakamlar tahrip edildiğinden okunamamaktadır. Ancak rakamların izlerine dikkatli bakıldığında Arapça 1227 tarihi belli olmaktadır. Bu tarih Miladi 1812-1813 yıllarına denk gelmektedir.
Hamur Kümbeti 11.50 x 4.70 m. boyutlarında dikdörtgen bir yapıya sahip olup giriş avlusu ve asıl mezar odasından oluşmaktadır. Güney-batı köşede yer alan sivri kemerli, eyvan türü bir taç kapı ile geçilen giriş avlusu düz atkı taşlı bir dikdörtgen kapı ile asıl mezar odasına bağlanmıştır. Giriş avlusunda bir, asıl mezar odasında dört adet mazgal pencere bulunmaktadır. Her iki bölümün üzeri içten aynalı tonoz, dıştan balık sırtı biçiminde bir üst örtü ile örtülmüştür. Türk-İslam türbe mimarisinden farklı bir tarzdan inşa edilen yapı, uzaktan bakıldığında adeta bir sanduka görünümü vermektedir.
Yapının tamamında düzgün kesme taş kullanılmıştır. Dış duvarlarda, zemin kısmında ve üst örtüye geçişte dışa çıkıntı şeklinde iki, gövdede iki olmak üzere toplam dört siyah bazalt kuşak dışında tamamında kirli beyaz tüf taşı kullanılmıştır. Beden duvarlarından üst örtüye geçişte dışa taşıntı yapan üst kuşak, giriş kapısı hizasında yukarıya doğru çıkıntı yaparak giriş kapısını belirlemektedir.Yapı Doğubeyazıt İshak Paşa Sarayı ile bir malzeme birliği göstermektedir. Yöre halkı arasında anlatılan rivayetlerde bu taşların Yukarı Ağadeve Köyü’nden getirildiği anlatılmaktadır. Benzer rivayetler İshak Paşa Sarayı için de kullanılmaktadır.
Kümbetin içi de dışı gibi sade tutulmuştur. Giriş kapısının açıldığı avlu bölümünün güney duvarında sivri kemerli bir çıralık, doğu duvarında da bir mazgal pencere bulunmaktadır. Bu bölümdeki mezar tamamen tahrip edilmiş olup İbrahim Paşa’nın kardeşi Yusuf Bey’ e ait olduğu söylemektedir.
Dikdörtgen bir yapıya sahip olan asıl mezar odasının doğu ve batı duvarlarında ikişer mazgal pencere, batı duvarında avludaki çıralığa benzer bir de çıralık bulunmaktadır. İçeride yer alan dört mezar tamamen tahrip edilmiş olup, mezarlardan birkaç parça mezar taşı günümüze ulaşabilmiştir.
Mimari kuruluş ve üst örtüde daha çok bölgesel etkilerin görüldüğü Hamur Kümbeti Türk-İslam anıt mezar mimarisinde örneğine rastlamadığımız bir mimari özelliğe sahiptir. Plan bakımından iki bölümden meydana gelmesi açısından Kırşehir Aşık Paşa Türbesi (1322) ile benzerlik gösteren yapıda yer alan mezar taşı süslemeleri ise daha çok Selçuklu ve Osmanlı etkilerini taşımaktadır. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Turizm Çeşidi: İnanç Turizmi
Açıklama: Osmanlı türbe mimarisinin en ilginç yapılarından birisi olan Hamur Kümbeti, ilçe merkezinin kuzey-doğusunda, ilçenin kurulduğu vadiye hakim durumda bulunan mezarlığın ortasında yer almaktadır. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, ilçenin eski yerlilerinden Abdullah Aziz KAYA, Bayezid’deki sarayın banisi olan II. İshak Paşa’nın torunlarından Mir İbrahim Paşa’nın türbeyi çok sevdiği ölen çocukları için yaptırdığını belirtir.
Kümbetin yapım tarihi ile ilgili giriş kapısı üzerinde yer alan kartuşlar içine alınmış sekiz satırlık kitabe sonradan tahrip edilmiştir. Kitabenin alt kısmında sene ibaresi okunmakta üzerindeki tarihi belirten rakamlar tahrip edildiğinden okunamamaktadır. Ancak rakamların izlerine dikkatli bakıldığında Arapça 1227 tarihi belli olmaktadır. Bu tarih Miladi 1812-1813 yıllarına denk gelmektedir.
Hamur Kümbeti 11.50 x 4.70 m. boyutlarında dikdörtgen bir yapıya sahip olup giriş avlusu ve asıl mezar odasından oluşmaktadır. Güney-batı köşede yer alan sivri kemerli, eyvan türü bir taç kapı ile geçilen giriş avlusu düz atkı taşlı bir dikdörtgen kapı ile asıl mezar odasına bağlanmıştır. Giriş avlusunda bir, asıl mezar odasında dört adet mazgal pencere bulunmaktadır. Her iki bölümün üzeri içten aynalı tonoz, dıştan balık sırtı biçiminde bir üst örtü ile örtülmüştür. Türk-İslam türbe mimarisinden farklı bir tarzdan inşa edilen yapı, uzaktan bakıldığında adeta bir sanduka görünümü vermektedir.
Yapının tamamında düzgün kesme taş kullanılmıştır. Dış duvarlarda, zemin kısmında ve üst örtüye geçişte dışa çıkıntı şeklinde iki, gövdede iki olmak üzere toplam dört siyah bazalt kuşak dışında tamamında kirli beyaz tüf taşı kullanılmıştır. Beden duvarlarından üst örtüye geçişte dışa taşıntı yapan üst kuşak, giriş kapısı hizasında yukarıya doğru çıkıntı yaparak giriş kapısını belirlemektedir.Yapı Doğubeyazıt İshak Paşa Sarayı ile bir malzeme birliği göstermektedir. Yöre halkı arasında anlatılan rivayetlerde bu taşların Yukarı Ağadeve Köyü’nden getirildiği anlatılmaktadır. Benzer rivayetler İshak Paşa Sarayı için de kullanılmaktadır.
Kümbetin içi de dışı gibi sade tutulmuştur. Giriş kapısının açıldığı avlu bölümünün güney duvarında sivri kemerli bir çıralık, doğu duvarında da bir mazgal pencere bulunmaktadır. Bu bölümdeki mezar tamamen tahrip edilmiş olup İbrahim Paşa’nın kardeşi Yusuf Bey’ e ait olduğu söylemektedir.
Dikdörtgen bir yapıya sahip olan asıl mezar odasının doğu ve batı duvarlarında ikişer mazgal pencere, batı duvarında avludaki çıralığa benzer bir de çıralık bulunmaktadır. İçeride yer alan dört mezar tamamen tahrip edilmiş olup, mezarlardan birkaç parça mezar taşı günümüze ulaşabilmiştir.
Mimari kuruluş ve üst örtüde daha çok bölgesel etkilerin görüldüğü Hamur Kümbeti Türk-İslam anıt mezar mimarisinde örneğine rastlamadığımız bir mimari özelliğe sahiptir. Plan bakımından iki bölümden meydana gelmesi açısından Kırşehir Aşık Paşa Türbesi (1322) ile benzerlik gösteren yapıda yer alan mezar taşı süslemeleri ise daha çok Selçuklu ve Osmanlı etkilerini taşımaktadır. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ulaşım: İstanbul ve Ankara'dan Ağrı'ya her gün uçak seferleri bulunmaktadır. Ağrı'dan Hamur ilçesine karayolu ile 15dk. süre ile ulaşmak mümkündür. Havalanından ilçeler otogarından ilçe servislerine ulaşmak mümkündür.
Adres: Hamur İlçesi
Adres: Hamur İlçesi
Buz Mağarası
Tür: Mağara
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Küçük Ağrı Dağının güney eteğinde Hallaç köyünün yaklaşık 3 km kuzey doğusunda, meteor çukuru ile aynı lav tüneli sistemi üzerinde bulunan doğal bir anıt mağarasıdır. Mağara, uzun eksenli, elips biçiminde, yaklaşık 100 m uzunluğunda, 50 metre genişliğinde, 8 m derinliğinde elips biçimli bir çukurdur. Mağaranın ağzı esas çukura göre biraz yukarıda kalmaktadır. İçinde bazalt lavlar, kayalar ve bu kayaların üzerinde saf ve temiz suların donmasıyla oluşmuş buz tabakalarını görmek mümkün. Kayaların üzerinde renk renk görünen temiz buz tabakaları, sarkıt ve dikitleri olan buz mağarası mevsimler göre değişken bir havaya sahiptir. Kışın fazla soğuk olmayan buz mağarası, hava akımının etkisiyle yukarıdan damlayan suları dondurarak buza çevirmektedir. Doğubayazıt ilçesinin en sıcak bölgesinde böylesine geniş bir çukurda dışarıdaki zıtlık gösteren buzdan sarkıt ve dikitler, insanı şaşırtacak şekildedir. Mağaranın ağzından süzülen, güneş ışığı, mağara içindeki buzlar üzerinde ışık oyunları yapmaktadır. Doğubayazıt ovasında çok sayıdaki bataklıktan anlaşılacağı üzere yer altı suyu tablası çok yüksektir. Bu durumda hava akımının mağaraya yakın yerlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Aşağı sinek köyünden başlayıp mağaraya doğru uzanan lav aracılığıyla mağaranın dip kısmından gelip, mağaranın iç kısmını soğutan ve mağara tavanı üzerindeki kaya kesimlerinden süzülerek damlayan suyun donmasına yol açan bu soğuk havanın özel bir bileşimi olduğu sanılmaktadır. Mağara içinde kuşların yuva yapması, şimdiye kadar mağara içinde kimsenin etkilenmemesi ve devamlı buzlu su alınması, hava bileşiminin zehirsiz olduğunu göstermektedir. Yöre halkının buzluk olarak adlandırdığı bu mağara, çevresindeki yerleşimlerin su ihtiyacını karşılamaktadır. Işık tutulduğunda kristal gibi parlayan ve renkten renge giren buz parçaları insanları hayretler içinde bırakır.
Mağaranın en önemli özelliklerinden biri de yazın soğuk, kışın sıcak olmasıdır. Kapısında sürekli sıcak ve soğuk hava akımı bulunur. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Küçük Ağrı Dağının güney eteğinde Hallaç köyünün yaklaşık 3 km kuzey doğusunda, meteor çukuru ile aynı lav tüneli sistemi üzerinde bulunan doğal bir anıt mağarasıdır. Mağara, uzun eksenli, elips biçiminde, yaklaşık 100 m uzunluğunda, 50 metre genişliğinde, 8 m derinliğinde elips biçimli bir çukurdur. Mağaranın ağzı esas çukura göre biraz yukarıda kalmaktadır. İçinde bazalt lavlar, kayalar ve bu kayaların üzerinde saf ve temiz suların donmasıyla oluşmuş buz tabakalarını görmek mümkün. Kayaların üzerinde renk renk görünen temiz buz tabakaları, sarkıt ve dikitleri olan buz mağarası mevsimler göre değişken bir havaya sahiptir. Kışın fazla soğuk olmayan buz mağarası, hava akımının etkisiyle yukarıdan damlayan suları dondurarak buza çevirmektedir. Doğubayazıt ilçesinin en sıcak bölgesinde böylesine geniş bir çukurda dışarıdaki zıtlık gösteren buzdan sarkıt ve dikitler, insanı şaşırtacak şekildedir. Mağaranın ağzından süzülen, güneş ışığı, mağara içindeki buzlar üzerinde ışık oyunları yapmaktadır. Doğubayazıt ovasında çok sayıdaki bataklıktan anlaşılacağı üzere yer altı suyu tablası çok yüksektir. Bu durumda hava akımının mağaraya yakın yerlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Aşağı sinek köyünden başlayıp mağaraya doğru uzanan lav aracılığıyla mağaranın dip kısmından gelip, mağaranın iç kısmını soğutan ve mağara tavanı üzerindeki kaya kesimlerinden süzülerek damlayan suyun donmasına yol açan bu soğuk havanın özel bir bileşimi olduğu sanılmaktadır. Mağara içinde kuşların yuva yapması, şimdiye kadar mağara içinde kimsenin etkilenmemesi ve devamlı buzlu su alınması, hava bileşiminin zehirsiz olduğunu göstermektedir. Yöre halkının buzluk olarak adlandırdığı bu mağara, çevresindeki yerleşimlerin su ihtiyacını karşılamaktadır. Işık tutulduğunda kristal gibi parlayan ve renkten renge giren buz parçaları insanları hayretler içinde bırakır.
Mağaranın en önemli özelliklerinden biri de yazın soğuk, kışın sıcak olmasıdır. Kapısında sürekli sıcak ve soğuk hava akımı bulunur. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ulaşım: Doğubayazıt İlçesine 25 km mesafede bulunan Halaç köyünün yaklaşık 3 km kuzey doğusunda bulunmaktadır.Karayolu ile ulaşımı sağlanmaktadır.
Adres: Doğubayazıt/AĞRI
Balık Gölü
Tür: Manzara-Gezi
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Balık Gölü Taşlıçay ilçesine 26 km, Doğubayazıt ilçesine 60 km. mesafede olup iki ilçe sınırları içerisinde kalmaktadır. Denizden yüksekliği 2241 m. Olup Türkiye’nin en yüksek rakımlı göllerinden biridir. Çevresindeki dağlardan gelen küçük dereler, kıyısındaki pınarlar ve yeraltı sularıyla beslenen en derin yeri 37 m. olan bir lav seti gölüdür. Göl içme suyu ve kullanma suyu koruma sahası statüsünde olup yakınındaki yerleşim birimleri için içme suyu sağlamaktadır. Çevresindeki dağlardan gelen küçük dereler, kıyısındaki pınarlar ve yer altı suyu ile beslendiğinden akış durumu ve sürekliliği ile ilgili veriler tespit edilememiştir. Yakın çevresinde tarım alanları ve otlaklar bulunur.
Türkiye’nin önemli kuş alanlarından biridir. Gölün üzerindeki 0.15 hektar alana sahip bir adada kuluçkaya yatan Kadife Ördek popülasyonu ile önemli kuş alanı statüsü kazanmıştır. Bölgedeki asıl ünü yetiştirdiği kırmızı benekli alabalıktan kaynaklanır. Göl çevresinde yaşayan başlıca hayvan türleri şunlardır; Kartal, Şahin, Keklik, Yabani Tavşan, Tilki, Kurt, Yaban Ördeği, Martı, Bıldırcın ve Çulluk'tur.
Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ulaşım: Balık Gölü Taşlıçay ilçesine 26 km, Doğubayazıt ilçesine 60 km. mesafede olup iki ilçe sınırları içerisinde kalmaktadır. Ağrı İline ise yaklaşık 60 km. mesafededir. Karayolu ile ulaşımı sağlanmaktadır.
Adres: Taşlıçay/AĞRI
Meteor Çukuru
Tür: Manzara-Gezi
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Doğubayazıt şehrinin 35 km. doğusunda, Gürbulak Gümrük Kapısı’nın 2 km. kuzeydoğusunda yer alır. Derinlik ve büyüklük itibarıyla Alaska’daki Meteeor çukurundan sonra, Dünya’daki ikinci büyük meteor çukurudur.
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Doğubayazıt şehrinin 35 km. doğusunda, Gürbulak Gümrük Kapısı’nın 2 km. kuzeydoğusunda yer alır. Derinlik ve büyüklük itibarıyla Alaska’daki Meteeor çukurundan sonra, Dünya’daki ikinci büyük meteor çukurudur.
Bu çukurun, daha farklı iddialara karşın, 1892 yılında düşen büyük bir göktaşı tarafından oluşturulduğu sanılmaktadır. Çünkü bu silindirik doğal kuyu, Tersiyer kalkerlerini örten kalın ve çatlaklı bazaltlar içinde, geceleyin birden bire açılmış, o gecenin sabahında Gülveren köyünün kaynak suları bulanık olarak akmıştır. Çukurun açılması sırasında meydana gelen sarsıntı geniş bir alanda hissedilmiştir.
Derinliği 60 m.yi ve çapı da 35 m.yi bulan söz konusu çukurun âdeta silindirik bir kuyu şeklinde olduğu dikkati çekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca bu arada erozyonu önlemek ve çukurun içinin toprakla dolmasını engellemek için proje çalışmaları devam etmektedir. Ağrı Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce hazırlanan uygulama projesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredilmiştir. Bu bağlamda koruma alanında bulunan Meteor Çukurunun çevre düzenlenmesi, gelen ziyaretçilerin dinlenebilmesi için park alanı olacak şekilde çalışmalar devam etmektedir.
Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Derinliği 60 m.yi ve çapı da 35 m.yi bulan söz konusu çukurun âdeta silindirik bir kuyu şeklinde olduğu dikkati çekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca bu arada erozyonu önlemek ve çukurun içinin toprakla dolmasını engellemek için proje çalışmaları devam etmektedir. Ağrı Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce hazırlanan uygulama projesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredilmiştir. Bu bağlamda koruma alanında bulunan Meteor Çukurunun çevre düzenlenmesi, gelen ziyaretçilerin dinlenebilmesi için park alanı olacak şekilde çalışmalar devam etmektedir.
Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ulaşım: İstanbul ve Ankara'dan Ağrı'ya her gün uçak seferleri bulunmaktadır. Ağrı'dan Doğubayazıt ilçesine karayolu ile 45 dk. süre ile ulaşmak mümkündür.
Adres: Doğubayazıt/AĞRI
Diyadin Kaplıcaları
Tür: Kaplıca
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Kaplıca alanı, Ağrı İli’nin güneydoğusunda bulunan Diyadin İlçe Merkezine 5 km mesafede yer almaktadır. Kaplıca bölgesi birbirinden kopuk olarak bulunan Yılanlı, Davut, Tunca ve Köprü kaplıcaları olmak üzere geniş bir alana yayılmıştır. Kaplıca alanının içinden geçen Murat Nehri, görsel ve rekreatif açıdan önemli bir doğal değer kazandırmaktadır.
Tedavi (Endikasyon) Özellikleri:
Termal suların bikarbonat, klorür, sülfat, kalsiyum, Karbondioksit Gazı içermesi ve toplam mineralizasyonun 1 gr/lt olması nedeniyle şifa özelliği taşımaktadır. Cilt hastalığı, özellikle romatizma, nevrit nöroloji, kadın hastalıkları, kemik ve kireçlenme hastalıkları, siyatik ve metabolizma bozukluğu gibi hastalıklarının tedavisinde yararlanılmaktadır.
Termal Su Özellikleri
Toplam Mineralizasyon : 1000 mg/lt
Sıcaklık : 72-78 °C dir.
Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Kaplıca alanı, Ağrı İli’nin güneydoğusunda bulunan Diyadin İlçe Merkezine 5 km mesafede yer almaktadır. Kaplıca bölgesi birbirinden kopuk olarak bulunan Yılanlı, Davut, Tunca ve Köprü kaplıcaları olmak üzere geniş bir alana yayılmıştır. Kaplıca alanının içinden geçen Murat Nehri, görsel ve rekreatif açıdan önemli bir doğal değer kazandırmaktadır.
Tedavi (Endikasyon) Özellikleri:
Termal suların bikarbonat, klorür, sülfat, kalsiyum, Karbondioksit Gazı içermesi ve toplam mineralizasyonun 1 gr/lt olması nedeniyle şifa özelliği taşımaktadır. Cilt hastalığı, özellikle romatizma, nevrit nöroloji, kadın hastalıkları, kemik ve kireçlenme hastalıkları, siyatik ve metabolizma bozukluğu gibi hastalıklarının tedavisinde yararlanılmaktadır.
Termal Su Özellikleri
Toplam Mineralizasyon : 1000 mg/lt
Sıcaklık : 72-78 °C dir.
Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ulaşım: Diyadin İlçe Merkezi Erzurum-İran transit yolunun (E 80 Devlet Karayolunun) 7 km. güneyinde konumlanmıştır. Diyadin Ağrı il merkezine 60 km., uzaklıktadır.
Adres: Diyadin /AĞRI
Ağrı Dağı
Tür: Manzara-Gezi
Turizm Çeşidi: Doğa Turizmi
Açıklama: Türkiye'nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı jeolojik konumu ve Büyük Tufandan sonra Nuh'un gemisine ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen Ağrı Dağının farklı dillerde bir çok ismi vardır. Başlıcaları, Ararat, Kuh - i Nuh, Gli Dağ, Cebel ül Haristir.
Marco Polonun hiç bir zaman çıkılamayacak dediği Dağa ilk tırmanışı, kayıtlara göre 9 Ekim 1829 yılında Prof. Frederik Von Parat tarafından gerçekleştirildi. İkinci kış tırmanışı ise ilk tırmanıştan çok sonra 21 Şubat 1970' de Dağcılık Federasyonu eski başkanlarından Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirildi. 1980'li yıllarda binlerce dağcı Ağrı Dağını ziyaret etti. Her yıl binlerce yerli ve yabancı dağcı tarafından ziyaret edilmektedir.
Yükseklik :5137 m.
Konumu :Doğu Anadolu'da İran sınırları yakınında yükselir. (Aras-Murat Nehirleri arası)
Tırmanış Zamanı :Tırmanışlar İçin En Uygun Zaman Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. Kış tırmanışları zorlu ancak zevklidir. Tüm dağcılar için Ağrı Dağı Kış solo tırmanışı en büyük hedeftir.
Özellikleri: Ağrı dağı(5137 m.), Anadolu Yarımadası ve Avrupa'nın en yüksek doruğudur. 4000 metreye kadar bazalt daha sonra sonraki yükseklikte andezit lavlarından oluşarak volkanik bir dağ özellikleri gösterir. Dağın doruğunda bir örtü buzulu vardır. Doğu yüzünde Serdarbulak yaylası ve 3896 m. yükseklikteki Küçük Ağrı Dağı yer alır. Ağrı dağı yüksekliği, buzulları, insanları, değişik yapısal görünümleri, kar sınırına kadar kaplı otlukları ve dağ çayırları ile ilginç ve çekici bir görünüme sahiptir.
Tırmanış için malzemeler: Krampon, İp (11 mm), Buz Kazması, Emniyet Malzemeleri (Perlon, Buz Burgusu vb)
Yaz çıkışlarında (-5, -10 ºC'ye) dayanaklı uyku tulumu, anorak, rüzgarlık, diğer kamp malzemeleri ile gerekli ihtiyaçlar, Dağcıların çıkışları izne tabi olan Ağrı ve Küçük Ağrı dağlarına tırmanışlarında şu noktalarından hareket etmeleri zorunludur.
* Ağrı dağına çıkışlar Doğubeyazıt - Topçatan köyü - Eli Çiftliği güzergahından olmak şartıyla yalnızca dağın Doğubeyazıt sınırları içinde kalan cephesinden yapılmaktadır.
Yaz çıkışlarında (-5, -10 ºC'ye) dayanaklı uyku tulumu, anorak, rüzgarlık, diğer kamp malzemeleri ile gerekli ihtiyaçlar, Dağcıların çıkışları izne tabi olan Ağrı ve Küçük Ağrı dağlarına tırmanışlarında şu noktalarından hareket etmeleri zorunludur.
* Ağrı dağına çıkışlar Doğubeyazıt - Topçatan köyü - Eli Çiftliği güzergahından olmak şartıyla yalnızca dağın Doğubeyazıt sınırları içinde kalan cephesinden yapılmaktadır.
* Küçük Ağrı Dağına ise yalnızca kuzeybatı güzergahından çıkış yapılmaktadır. Ağrı Dağı doruğuna tırmanmak için haberleşme, taşıma güvenlik ve tırmanma açısından en rahat ve sık kullanılan rota güney rotasıdır.
* Doğubeyazıt'ta konaklayan dağcılar tırmanış için gerekli hazırlıkları burada tamamlayarak oto mobil ile Eli köyüne ulaşırlar. Burada su ikmali yapıldıktan sonra 7-8 saatlik bir yürüyüşle 2800 m. yükseklikteki ilk kamp yerine varılır ve burada geceleme yapılır. 2. gün 4-6 saatlik bir tırmanışla 4200 m. dolaylarında ikinci kamp yerine ulaşılır. Doruk tırmanışı için krampon, buz kayması ve ip alınması zorunludur. 8-10 saatlik tırmanışla doruğa ulaşılır ve birinci kamp yeri olan 2800 m. ye dönüş yapılır. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ulaşım: İstanbul ve Ankara'dan Ağrı'ya her gün uçak seferleri bulunmaktadır. Ağrı'dan Doğubayazıt ilçesine karayolu ile 45 dk. süre ile ulaşmak mümkündür. Havalanından ilçeler otogarından ilçe servislerine ulaşmak mümkündür.
Adres: Doğubayazıt/AĞRI
İshak Paşa Sarayı
Tür: Saray
Turizm Çeşidi: Kültür Turizmi
Açıklama: Doğubayazıt’ ın 7 km. güney doğusunda, Eski Beyazıt’a ve ovaya hakim yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş, pek çok bölümleri olan komple bir saraydır. Birinci Dünya harbine kadar Bayazıt Sancağı bu saraydan yönetildi. Sarayın yapımı 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanılmış, aynı soydan gelen Küçük İshak Paşa zamanında 1784’ te (99 yılda) tamamlanmıştır. Mimarı, Ahıskalı ustalardır.
Saray 115X50 m. boyutlarında, tesviye edilmiş, Karaburun tepesi üzerine terası, iki avlu ile bu avluları çevreleyen çeşitli yapı topluluğundan meydana gelmektedir. Doğu-Batı yönünde yaklaşık 7.600 m. karelik bir alan üzerine oturtulmuştur. Bazı kısımları tek, bazı kısımları iki, bodrum dahil bazı kısımları üç katlı olarak yapılmıştır. Bir saray için gerekli tüm bölümler (harem, harem odaları, aşevi, hamam, toplantı salonları, eğlence yerleri, mahkeme salonu, camii, çeşitli hizmet odaları, oturma odaları, uşak ve seyis odaları, muhafız koğuşları, cezaevi, erzak depoları, cephanelik, tavlalar, bodrum katlarında çeşitli hizmet odaları vb.) vardır. Her odada ocak, dolap yerleri vb. görülmektedir. Sarayın girişi, savunması en zor olan doğu cephesindedir. Anıtsal taçkapı, avlulara çıkan diğer kapılar gibi, kabartma, süsleme ve zengin bitki motifleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini taşır. Saray, tarih ve sanat tarihi yönünden essiz bir değere sahiptir. Bu bey kalesi, Avrupa’ daki şato tipi yapıların ülkemizde rastlanmayan en iyi örneğidir.
Sarayın cami dışındaki bölümlerin çoğu yıkılmış, harap olmuş, tavanları sökülmüştür. Son yıllarda biraz onarılmış, restore edilmiştir. Camii, saray kompleksinin en sağlam kalan yeridir. Her halde burası, dini bir korkuyla tahrip edilmemiştir. Tek kubbeli camii, iki ayrı renk taşla örülmüş minaresiyle saraya ilginç bir görünüm kazandırmaktadır. Camiinin kıble duvarının dışındaki türbe geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiş olup, muhtemel Abdi Çolak Paşa ile İshak Paşa ve yakınları için yapılmıştır.
Sarayın(Selamlık) kuzey cephesinde dışa sarkan dört ahşap konsolda üstte kanatlı ejder, onun altında aslan, en altta insan figürleri yer almaktadır ki, çok ilginç ve sanatkaranedir.
Sarayda klasik Osmanlı mimarisinden farklı üslup ve benzeme şekilleri dikkati çeker. Türk saray geleneği ve mimarisinin ana prensiplerine uyulmuştur. Yapı birkaç aşamalıdır ve güzellikle azameti yansıtır. Saray iştihamı, yaptıran paşanın çevreye ve Merkezi Devlet’e karşı gücünü göstermek istediği anlaşılmaktadır.
Taş duvarların içinde görülen boşluktur, sarayın kalorifer tesisatı andıran merkezi ısıtma sistemiyle ısıtıldığını göstermektedir.
Yapımı bir çok efsane ve hikayeye konu olan İshak paşa sarayı; Osmanlı döneminde Ağrı’ da yapılan en büyük ve en önemli mimari eserdir. İshak Paşa Sarayı, geleneksel Türk mimari karakterinde ve Selçuklu mimarisi biçiminde bir yapıdır. Bu yapılar topluluğunda Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin öğeleri yanında, Avrupa sanatının Barok üslubunun etkileri de görülmektedir. Zamanın en modern ve ileri anlayışı ile yapılmış olup, genel hatlarıyla Türk kültürünün özelliklerini taşır.
Bir Osmanlı Dönemi Yapısı İshak Paşa Sarayı Görkemli özel mimarı yapısı, anıtsal taç kapıları, haremi, salamlığı, cami ve yüzlerce odası ile görülmeye değer bir şah eserdir...
Sanki bir saray değil, tüm heybetiyle canlı bir tarih, her tarafı sır dolu bir efsanedir. Onu anlamak için yakından görmek, gezmek gerekir...
Bu görkemli yapının mimarı meçhuldür, onun için halk, sarayın yapımı ve tarihi hakkında bir çok efsane anlatır. Sarayı gezerken, masal dünyasının saraylarını görmüş gibi hayal güçleriniz harekete geçer, güzellikler karşısında efsanelerde anlatılanlar bir bir gözlerinizin önünde canlanır...
Bir kartal yuvasını andıran ve çevresiyle ahenk oluşturan bu muazzam yapıya hayran kalmamak elde değil...Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Sanki bir saray değil, tüm heybetiyle canlı bir tarih, her tarafı sır dolu bir efsanedir. Onu anlamak için yakından görmek, gezmek gerekir...
Bu görkemli yapının mimarı meçhuldür, onun için halk, sarayın yapımı ve tarihi hakkında bir çok efsane anlatır. Sarayı gezerken, masal dünyasının saraylarını görmüş gibi hayal güçleriniz harekete geçer, güzellikler karşısında efsanelerde anlatılanlar bir bir gözlerinizin önünde canlanır...
Bir kartal yuvasını andıran ve çevresiyle ahenk oluşturan bu muazzam yapıya hayran kalmamak elde değil...Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ulaşım: İstanbul ve Ankara'dan Ağrı'ya her gün uçak seferleri bulunmaktadır. Ağrı'dan Doğubayazıt ilçesine karayolu ile 45dk. süre ile ulaşmak mümkündür. Havalanından ilçeler otogarından ilçe servislerine ulaşmak mümkündür.
Adres: Doğubayazıt / AĞRI
İshak Paşa Sarayı Mezarlığı ve Mezarlığılık Mescidi
Tür: Türbe
Turizm Çeşidi: İnanç Turizmi
Açıklama: Mezarlık iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm mezarlık mescidine bitişik konumda olup kuzeyden güneye doğru hafif genişleyen yamuk dikdörtgen biçimindedir. 33.30x14.30 m. ebatlarındaki bu bölümün etrafını basit moloz taşlardan örülü bir duvar çevrelemektedir. Güney duvarı yamaca dayandığı için zeminden yukarı doğru yükseltilmiş ve ikinci bölümün kuzey duvarına da zemin oluşturulmuştur. Mezarlığın doğu duvarı boyunca uzanan yolun açılması sırasında bu bölümdeki duvar yıkılmış, yıkıntılar ve hafriyat mezarlığa dökülmüş ve bir çok mezar toprak altında kalmıştır. Yapılan kazılarla doğu duvarının temeline inilerek duvar dokusu ortaya çıkarılmıştır. Hafriyat temizlenerek doğu bölümde yer alan mezarlar gün ışığına çıkarılmıştır. Yer yer yıkık olan batı duvarın ortalarından, mescide yakın bir yerden açılan bir açıklıkla geçilen mezarlıkta bulunan mezarların çoğu saray hanedanı veya hanedana yakın nüfuzlu kişilere ait olmalıdır. Yapılan kazı ile ikinci bölüme ait doğu duvarının temel seviyesine inilerek duvar dokusu ortaya çıkarılmıştır. Buradaki kazı çalışmaları sırasında saraya ait su yolunun künklerine rastlanmıştır. Birinci bölümün güneyinde yer alan ikinci bölüm 31.00x14.00 m. ölçülerinde olup kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir yapıya sahiptir. Bu bölümün zemini birinci bölümden yaklaşık olarak 2.50 m. yüksekte bulunmaktadır. Doğu ve kuzey yönleri yaklaşık 70 cm. kalınlığındaki duvar ile çevrili olan bu bölümün güney ve batısı kayalıklarla sınırlandırılmıştır. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ahmedi Hani Türbesi
Tür: Türbe
Turizm Çeşidi: İnanç Turizmi
Açıklama: 1651 yılında doğan ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmeyen Ahmedi Hani ye ait bir türbedir. Türbenin yanında sonradan birde cami yapılmıştır. Türbe Doğubayazıt'a 8 km. mesafede, İshak Paşa Sarayının üst kısmındadır. Bölgede en çok ziyaret edilen türbedir. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Tür: Türbe
Turizm Çeşidi: İnanç Turizmi
Açıklama: 1651 yılında doğan ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmeyen Ahmedi Hani ye ait bir türbedir. Türbenin yanında sonradan birde cami yapılmıştır. Türbe Doğubayazıt'a 8 km. mesafede, İshak Paşa Sarayının üst kısmındadır. Bölgede en çok ziyaret edilen türbedir. Kaynakça:"Alpaslan, İ. (1995). Her Yönüyle Ağrı. Tutibay yayınları."
Ulaşım: Türbenin bulunduğu yere her yarım saatte bir Belediye servis hizmetleri vardır.
Adres: Doğubayazıt/AĞRI