Eski zamanlarda, özellikle İslam'ın hayata yarım yamalak değil tamamen tatbik edildiği dönemlerde kadınların örtünme ve giyinmeleri de İslami ve insani idi.
Örtünme insana has bir özellik, bir lütuf, bir süs, bir ayrıcalık ve bir alameti farikadır. Öyle ya hiçbir hayvan elbiseli değildir.
Hayvanların elbisesi doğuştandır ve fıtridir hayvanlara sonradan kıyafet giydirmek gülünçtür, komiktir, yakışık da almaz zaten. Hayvanların tabiatı da bunu kaldırmaz. Üzerindeki kıyafeti veya palanı, semeri her ne ise kendine bir yük, fazlalık ve zahmet olarak görür ve atmaya, hatta ondan kurtulmaya çalışır.
Belki çevrenizde müşahede etmişsinizdir. Bir kedinin boynuna tevafukken bir bez parçası takılı kalır. Kedi ondan kurtulmak için koşar durur. Bazen o kadar koşar ki koşmaktan nefesi tükenir, bitkin düşünceye kadar da durmaz. Çünkü onun yaratılışı öyledir. Elbiseyi garip ve acayip olarak görür.
Ama insan böyle değildir. Hatta tam tersidir. İnsanlar da çıplak oldu mu bir gariplik ve acayiplik hissederler. Örtünmek için adeta çırpınıp dururlar. Bu vaziyet sadece Müslümanlar için değil Gayri Müslimler için de böyledir. Dünya üzerinde hiç elbise giymeyen birini kimse görmüş müdür? Acaba kimse bize böyle birini gösterebilir mi? Tabii ki bu mümkün değil.
Demek ki elbisesizlik, bir başka deyişle çıplaklık hayvanlara hastır ve hayvani bir özelliktir. Dolayısıyla tesettürü ve örtünmeyi sevmeyen, İslami ölçülere göre giyinen hanımlara öcü gözüyle bakanlar biraz da bu bahsettiğimiz kediye benziyorlar.
Ünlü şair Muhammed Akif de öyle diyor bir beytinde:
Medeniyet eğer açmaksa bedeni
Hayvanlar bizden daha medeni
Sanırım buraya kadar bir sorun yok yani giyinmenin Müslüman – Kafir farkı olmaksızın ayırıcı bir özellik olduğu ve iyi bir şey olduğu konusunda hemfikiriz. Fakat gel gör ki giyinme ölçüleri konusunda Ahlaksızlar yan çizmekte ve ne kadar elbiseden sıyrılırsak o kadar hayvana benzeriz ve hayvani şehevatımızı tatmin ederiz mantığı gütmektedirler galiba.
Bu yüzdendir ki tarih boyunca, örtü düşmanlarının bütün çalışma ve gayretleri bu yönde olagelmiştir.
Namazımıza, Orucumuza Farziyet ve Ahkamımızdan önce annelerimizin, bacı ve kızlarımızın örtülerini hedef almışlardır. Namazımızdan önce tesettürümüz batmıştır onların kör olası gözlerine. Yine İslam şairi Muhammed Akif'in dediği gibi:
Bacımın örtüsü batmakta Rezilin gözüne
Acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne
Yahudi melunlarının Beni Kaynuka çarşısında Müslüman bayanın hicabına el uzatması, Fransızların Birinci Dünya savaşında Antep ve Adana da bacılarımızın örtüsüne saldırması hep bundandır.
Herhalde ideoloji ve küfürlerini yaymanın yolunun iffetsizlikten geçtiğini kendilerine hedef ve kale belledikleri içindir. Nasıl ki bizim kalemiz ve olmazsa olmazımız örtü ise galiba küfrün de kalesi ÖRTÜSÜSÜZLÜKTÜR.
Kim bilir belki de her yasağın başının örtü olması, her yasağa örtü ile başlamaları, başörtüsünün onlar için BAŞ YASAK OLMASI da, kadınlara medeniyet adına verdikleri ilk hakların AÇILMA ve SAÇILMA hakkı olması da bundandır…






